528 Hz Dna İyileştirici Müzik

Herkese Merhabalar 😊
Bahar geliyor en azından Ankara bir haftadır güneşli. En sevdiğim mevsim olan yaza az kaldı. Bu durum benimde yenilenmeme, kendime ve yaptıklarıma bir tık daha fazla dikkat etmeme sebep oldu. Tekrar 528 hz müziklerimi dinleme listeme ekledim günde bir iki saatte olsa dinlemeye dikkat ediyorum. Daha önce dinlediğim müziklerin kelime içeriklerine dikkat ettiğimden bahsetmiştim. O yazının linkini şuraya bırakıp dinlediğimiz müzik frekanslarıyla ilgili konuya devam etmek istiyorum. Bu konu ile ilgili özellikle internette çok az türkçe kaynak var. Yabancı kaynaklardan ve az bulunan türkçe kaynaklardan okuduklarımı birleştirerek ancak bilgi sahibi olabildim.


Titreşimler hayat üzerinde büyük etkiye sahiptir. Yakın bir zamanda yapılan deneyde güzel sözler söylenen suyun kristalize yapısı gözlemlenmiş ve çok güzel sonuçlar verdiği gözlemlenmişti. İnsan vücudunun %70'i su olduğuna göre frekansların yani titreşimlerin üzerimizde etkili olduğu fikrine varmak sürpriz değildir. Frekanslar ve etkileri şöyledir.
396 Hz: Suçluluk duygusu ve korkudan özgürleşme
417 Hz: Durumu çözmek, değişimi kolaylaştırmak
528 Hz: Dönüşüm ve mucizeler
639 Hz: Yeniden bağlantıya geçmek, ilişkiler
741 Hz: İfadeler, çözümler
852 Hz: Uyanışın sezgisine olmak

Bizim şu anda dinlediğimiz tüm şarkılar 440 Hz'dedir. Her enstrüman standart tuning denilen 440 Hz ile akort edilerek bu şekilde şarkılar seslendiriliyor. Bahsi geçen frenkansın asabiyet, kedere sürüklenme, hastalık ve kriz durumlarını tetikler bir frekans olduğunu bilen askeri kitleler bunu kullanma adına müzik piyasasını tekelleştirmişlerdir. Daha önce kullanılan A=444 Hz (C=528 Hz) ise kullanım dışı bırakılmıştır.

Aynı zamanda sevginin frekansı da denilen 528 Hz müziklerin internet ortamından ulaşılması oldukça kolay. Düzenli dinlenmesi sonucu hastalıkların tedavisine alternatif bir destek olarakta kullanılan 528 Hz için dna yenileme frekansı denilen kaynaklara rastladım.


Örnek olması açısından bir tane bu şekilde olanlardan ekledim ama ben bu türde olan 528 Hz müziklere ısınamadım. Kendime alternatif olarak klasik müzik türünde 528 hz frekanslı müzikler buldum. Onuda hemen ekleyeyim.


Uzun uzadıya şu araştırmayı bu bilim adamı yapmış bunun sebebi budur şeklinde bir yazı olmasını istemedim. Daha önce dikkatini çekmemiş olanlara ufak bir fikir vermesi adına yazdım bu konuda. Benim konu ile ilgili fikrime gelecek olursak bu bilgiden sonra bir çok insan gibi gene Amerikanın oyunu bizim hakkımızda neler düşünüyorlar hainler tarzında suçlamaya ya da kafama komplo teorisi yerleştirme yoluna gitmedim. Kaldı ki standart tuning uygulaması tüm dünya üzerinde silah şirketlerinin desteğiyle 1910 dan itibaren uygulanan bir durumdur şeklindeki bilgilerden yola çıkıp hep Türklerle uğraşılıyor algısına geçmek mantıklı da değil. Ben gene kulağıma hoş gelen sözleri beni manipüle etmeyen tüm müzikleri dinlemeye devam ediyorum. Bu bilgilerden sonra klasik müziklerimi 528 Hz seçip listeme o şekilde ekledim. Gün içinde bir kaç saatte (bazen dakika) olsa bu frekansta dinlemiş olmaya çalışıyorum o kadar.

Son olarak iki frekans arasındaki farkı gösteren bu videoyu paylaşmak istiyorum.


SEVGİLER

İstememek Aslında İstemektir

Herkese Merhabalar 😊
Bugün benimde bazen farkında olmadan yaptığım zaman zamanda toplumun bir parçası olmam sebebiyle mağruz kaldığım bir durumdan bahsetmek istiyorum. İstemediğimiz şeylerden konuşmaya bayılıyoruz.

Diyelim ki bizi memnun etmeyecek bir olay yaşadık. Olayın orada bitirildiğine pek rastlamadım. Anda yaşadık etkilendik, sonra en yakın arkadaşımıza anlatırken etkilendik, akşam eve geldik ailemize anlatıyoruz (bize verecekleri ilgiyi almayı isteme durumu) etkilendik. Artık uyku zamanı dua ediyoruz onun içeriğinde de yaşanan durumu bir daha yaşamama isteğimiz var. Ya da Allah'ım beni kimseye muhtaç etme cümlesi.

Yaşamadan uyarma huyumuz var mesela. Uyarı aslında olabilir bir davranışken orada da istemediklerimizi belirtiyoruz. Hata yapma durumu haricinde uyarı yapılma diye bir kural var sanki. Bana böyle davranma. Beni eleştirme. Gideceğimiz yerde sakın kilolarımdan bahsetme. Beni ezemessin. Beni manipüle etme.

Dua konusuna yukarıda bir örnek verdim. Bence tek örnekle geçilmeyecek derecede önemli. Muhtaç olmama içeren, kötülüklerden korunması gereken bizler dua ederken öyle cümleler kuruyoruz ki duyduklarımı hayal ettiğimde ürpermeden edemiyorum.


Son olarak anti olma örneklerini vermek istiyorum. Kurulan dernek isimlerinde bunu sıklıkla fark ederim. Sigarayla savaşanlar derneği mesela neden iyi bir amaç edinen dernek isminde savaş geçer bunu anlamak benim için imkansız. Savaş karşıtı eylemler, silah istemeyenler örnekleri arttırmak mümkün.

Örneklerini irdeledikten sonra söylemek istediğim şudur. Kelimeler hissettiklerimiz yarınımız üzerinde muaazzam bir etkiye sahip.  Ayrıca beyin olumsuzluk eklerini algılamaz. Buna yabancı kültüründe sıklıkla verilen örnek evin içinde pembe fil yok örneğidir. Bu cümle söylendikten sonra bile aklımıza içinde fil olan bir ev geliyor ve gözümüzün önünde canlanıyor. Kırmızı ayakkabı düşünme cümlesini duyduğumuz an gene zihnimizde kırmızı bir ayakkabı canlanır. Bana karışma dediğimizde etkin enerjimiz insanların işlerimize burnunu sokması durumu. Zaten ne yaşıyorsak yaşadık bence birde bunu deneyip sadece istediğimiz konulardan konuşalım. Kötü bir olayı defalarca anlatıp düşük enerjimizi etkin halde tutma durumunu destekliyoruz. Son olarak düşünce tarzını çok sevdiğim Rahibe Teresa'nın beni savaş karşıtı eylemlere davet etmeyin benimle sadece barış konuşun cümlesi beni en çok etkileyen duruşlarından birisi. Savaş istemiyorsak barış dernekleri kuralım, arabasızlık canımızı mı sıkıyor arkadaşımıza her daim bu konuda yakınmak yerine almak istediğimiz modelden konuşalım. Ben olmamış şeyi konuşmam diyor olabilirsiniz o zaman arabasızlık sohbetlerini başka konuyla değiştirin. Etkin enerjimizin daha pozitifte kalması ilk adımdır ve büyük değişimler için olmassa olmaz durum. İstediklerimizle buluştuğumuz bir gün olması dileğiyle.

SEVGİLER

Mutluluk Tanımını İrdeleyelim

Herkese Merhabalar 😊
Dün bir blogda güzel bir mim gördüm ve hakkında yazmak istedim iyi ki de yazdım. Paylaşmak güzel şey. Linkini şuraya bırakıyorum tıklayın. Belki merak edip okumak isteyen olur. Arkadaşlarım arasında blogumu takip edenler var. Okuyup kendilerince yorumlamışlar. Tüm gün beni mutlu eden şeyler konuşuldu. Yıllardır kişisel gelişim kitaplarıyla kafayı bozmama bulduğum eğitimlere salça olmama rağmen onlardan farklı şeylerle mutlu olmuyormuşum.😊 40 gün boyunca sürdürmek için kendimi paraladığım meditasyon setleri de işe yaramıyormuş. 😊 Kişi ne düşünüyorsa kendisi için doğru olan odur buna edecek lafım yok. Hayatımla ve yaptıklarımla ilgili fazla açık olmam belki onları benim hakkımda beklentiye soktu. Halbuki ben beklenti içinde olmadan okuyor ve uyguluyordum hoşuma giden teknikleri. Öyle olsun bakalım beklentileri karşılanmadı. Benim yanlış anlaşılma olarak gördüğüm bir kaç konuya açıklık getirme adına mutluluk hakkında tekrar yazmak istedim.


Mutluluk nedirden ziyade ne değildiri düşündüm. Mutluluk hayatın her saniyesi kahkahalarla gülmek, hiç derdi olmamak (dert denen şey kişiye göre değişiyor), hoşuna gitmeyecek hiç bir durumla karşılaşmamak, hoşuna gitmeyen olayları yaşamamak, en güzel kıyafetleri giymek, en zengin olmak (parasal anlamda), okul ortalaması en yüksek çocuğa sahip olmak, okulda en iyi notları almak, başarısızlık yüzü görmemek değil.


Resimdeki çocuk neye sahipte mutlu ne kazanmış olabilir bu yaşında. Mutluluk günün akışı içinde gördüğün şeyleri hissedip anda kalıp tadını çıkarmaktır bana göre. Kişisel gelişim eğitimleri ve teknikleri masallarda olduğu gibi sihirli değnek gibi hayatımıza etki edip negatif ne varsa süpürmüyor. Benim hayatımda böyle işlemedi. Sorunlar varsa çözümlerde vardır dedim ve huzuru hissetmeye çalıştım. Elimdekilerle şükür egzersizlerine devam ettim. Zaman içinde çokta yol aldım. Tabiki bende zaman zaman olmuyor işe yaramıyor demişimdir. İnsanım sonuçta mekanik bir yazılıma sahip değilim. Hatalar yaptığım zamanlar olmuştur ve yapmaya da devam edebilirim. Önemli olan hatalarında benim olduğunu kabul edip tekrar ve tekrar baştan başlamaktır bana göre.


Ben böyle söylüyorum diye herkes kişisel gelişim klişelerine takılıp onları yapmak zorunda diye de bir şey yok. Ne size huzur veriyorsa ne sizi hayat telaşından bir nebze uzaklaştırıp mutluluk hissi yaratıyorsa onu yapın. Size huzur veren şey bağdaş kurup mantra eşliğinde konsantre kalmaksa meditasyon sizin için doğru seçenek. Vermiyorsa yapmayın yağmuru izleyin. Yağmur sesi rahatsız mı ediyor müziğin sesini açın. Hatta benim mutluluk tanımımı bile takmayın kendi mutluluk tanımınızı yapıp onun üzerinde çalışın.


Yazıma ilham oldukları için arkadaşlara teşekkür ederim. Kızgınlık ya da kırgınlıkla değil açıklamış olmanın verdiği iyi hislerle yazdım. Evet sormadan yapılan eleştirilere karşı fikrim hala aynı ama sorun etmiyorum kimse merak etmesin.

SEVGİLER

#Mim: Sizce Mutluluk Nedir?

Herkese Merhabalar 😊
Takip ettiğim bloglar arasına olan HER ÇOCUK AYRI BİR DÜNYA adlı blogun mim etkinliği ile karşınızdayım. Kendisinin yazısını okumak isteyenler olursa linki. Bu soru benimde sıklıkla kendime sorduğum bir soru olduğu için direk atladım diyebilirim. 😊 Mim yazısındaki resmi direk olarak aldığımı da belirteyim hemencecik.

Gelelim benim mutluluk tanımıma. İnsanın içini sıcacık yapan yüzüne bir gülümseme kalbine mini mini bile olsa kıpırtı getiren her şey bence mutluluktur. Bana gelince beni hem mutlu hemde mutsuz etmek çok kolaydır. Tipik ikizler kadını anlık olaylara anlık tepkiler veririm. Mutsuzluklarım anlıktır hemende üzerimden atarım. Mutluluklarımı kalıcı yapmak için özel bir çaba içindeyimdir her zaman. 
Uzun zaman sonra beni hatırlayıp arayan arkadaş.
Sevdiğim bir markanın ihtiyaç duyduğum anda kampanya yapması.
Hediye vermek ya da almak.
Telefonda annemle konuşurken bana taktığı lakaplardan birisiyle bana takılması.
Erken kalktığım bir günde işe gitmeden önce tavşanım cicozla vakit geçirmek. Gün doğuşunu seyretmekte olabiliyor bazen.
Eğitimini 2 yıldır tamamlayamadığım kuşum ciminin konuşması (5-6 kelime konuşabiliyor 😊).
Günlük olarak tükettiğim kahvenin biri tarafından hatırlanıp bana hazırca gelmesi.
Tartıya çıktığımda eksildiğini gördüğüm 100 gr.
Meditasyon yaptığım günler bunu başarmanın verdiği his.
Günü ne kadar yoğun olursa olsun beni görmeden evine gitmeyen sevgilimin akşam üstü ziyareti.
Bloguma yazılan motive edici bir iki yorum, söz.
Aklıma gelenler bunlar daha daha fazlasıda çıkardı eminim ama kafanızı az ütülemiş olmak istedim. Gelelim kimleri mimliyorum. Hemen hemen her yazıma güzel yorumlarını esirgemeyen blog dünyasından tanıdığım Annesi'nin Prenses'i ve ilk yazmaya başladığım zamanlarda blogumu tanıtmak dahil olmak üzere desteğini hissettiğim Deep Tone sizleri mimliyorum. Bunun haricinde kim okursa görürse yazmak isterse onlarıda davet ediyorum.


SEVGİLER

#Günün Olumlaması 5

Herkese Merhabalar 😊

Günün konusu ve olumlamaları para ile ilgili şimdiden hepimize şifa olması dileğiyle.







SEVGİLER

#Film - Logan: Wolverine

Herkese Merhabalar 😊
Bugün geçtiğimiz cumartesi sinemada izleme şansına eriştiğim Logan ile ilgili yazmak istiyorum. 1963'de X-Men çizgi romanıyla başlayıp ilk defa 2000'de Marvel Comics sayesinde televizyonlarda izlediğimiz serinin 10. filmi. Öncelikle içinizi rahatlatmak adına belirtmek isterim ki önceki 9 filmi izleyip gitmeniz şart değil. İlk defa Logan'a gitseniz bile bu filmi rahatlıkla anlarsınız. Devam filmi gibi değilde Logan yani Wolverine karakteri için çekilmiş bir film. Lakin benim gibi meraklı turşucular olabilir ve zaman ayırıp izlemek isteyenler çıkabilir diye ben sıralı olarak X- Men serisini paylaşmak istiyorum.

1. X-Men (2000)
2. X2 (2003)
3. X-Men: The Last Stand (2006)
4. X-Men Origins: Wolverine (2009)
5. X-Men: First Class (2011)
6. The Wolverine (2013)
7. X-Men: Days Of Future Past (2014)
8. Deadpool
9. X-Men: Apocalypse (2016)
10. Logan (2017)



Serisinin detaylarını paylaşmamdan anlaşılacağı üzere seriyi çok beğenerek ve severek yıllarca izledim. Bilim kurgu ve aksiyon içeren filmleri severek izleyen biriyim. Son film olan Logan IMDb'den 8.6 almış. Bana göre de aldığı puanı hak eden hatta bir tık daha fazla puan alabilecek bir filmdi. Yıllarca izlediğim Hugh Jackman'e bir vefa anlamıda taşıyan Wolverine karakteri için son film. Filme gitmeden önce gidenlerin yorumunda ağladıklarını okumuş buna göre gitmiştim ama beni ağlatmadı. İçinde bunu neden bir yere bağlamamışlar bunun sebebi neydi dediğim noktalar olduysa da geneline bakacak olursam çok beğendim. Vakit ayırılması gereken bir film. Serinin diğer filmlerinde toplu hareket eden bir şeyler uğruna savaşan kahramanlar varken bu filmde Laura karakterinin haricinde Logan tek başınaydı denebilir. Tüm seri boyunca toplu savaşlar görmeye alışık olduğumuz için bu nokta benim baya dikkatimi çekti. Aslında konuşacak anlatacak çok şeyim olmasına rağmen spoiler verme endişesi sebebiyle yazımı burada sonlandırıyorum. Son olarak söylemek istediğim şey izlemenizi tavsiye ederim.


SEVGİLER

Not: Resimler internetten alınmıştır.

Eleştirilmek Bizi Geliştirir Mi?

Herkese Merhabalar 😄
Bugün çoğunluktan bir tık farklı düşündüğüm eleştirmek ve eleştirilmek konusunu hakkında yazmak istedim. İlk paylaşmak istediğim şey eleştirinin sözlük anlamı. TDK'dan direk aktarıyorum; Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi. Kelime anlamında doğru ve yanlışı barındıran aslında masum gibi görünen eleştiri kelimesi çoğunlukla yanlış bulma tarafından ele alınıp paylaşımları da o şekilde yapılıyor. Yani eleştirmek deyince akla daha çok gelen şey kişinin yanlışlarını bulup ona söylemek. Hadi şunu eleştirelim dendiğinde çok güzel olmuş deyip güzel yanlarını dile getiren insanlarla ben pek karşılaşmadım. Eleştiri yapmaya başlayan insan mükemmele yakın olaylarda bile yoktan var ettiği yanlışları söyleme ihtiyacı içinde olabiliyor.

Buradan sonra sizlere gözlemlediğim eleştiri tiplerinden birazcık bahsetmek istiyorum. İlk eleştiri tipi sadece yanlışları gösterme adına yapılan ve yanlış yoksa bile konuşmuş olmak için sudan yanlışlar icat ederek yapılan eleştiri tipi. Bu eleştiri tipinde yaptığım bu eleştiri karşıya nasıl hissettirir ona bir şey kattı mı sorularına kulak tıkamak şart. Doğru ya da yanlış oluşuda dert değil konuşmamız gerek o yüzden de ne söylediğimize çok dikkat etmeden hatalı şeyler ağzımızdan dökülebilir. Bu eleştiri tipinin yapan insanlarda çoğunlukla gözlemlenen şey her şeyi ben bilirim.

İkinci tip eleştiride aslında dedikodu olan şeyi eleştiri kisvesi altında örtbas etmek var. Kişinin haberi bile olmadan onun hakkındaki tüm negatiflikler kusulabilir. Yakın görülen ya da ortak arkadaş olması şartı aranmayan bir başka kişiye anlatılabilir. Ve bir şekilde konuşulan kişinin kulağına giderse sende hiç eleştiri kaldıramıyorsun silahını tetikte tutulur. Zaten seninle paylaşacaktım. Kendini geliştirmen gerekiyor cümleleride ivedilikle eklenir. Bu tip insanların kendisi hakkında paylaşacak daha az şeyi olduğu için etrafıyla başkalarının olaylarını paylaşmaları söz konusudur.

Üçüncü eleştiri tipiyle çoğunlukla iş hayatında karşılaşılır. Yapılan bir projede bir işte bir başka çalışan birazcık parladıysa yakın bir tarihte hemen onunla ilgili negatif yönler icat edilir. Ne yani eleştiri yapıyoruz. Gelişmesi için şart diyerek gard alınmış olur. Bu tip insanlarında kendi yükselmesini başkasının düşüşüne endekslediklerini gördüm çoğunlukla.

Son eleştiri tipini kadınlarda farklı erkeklerde farklı gördüm. Kadınlar saç kesimi, çocukların başarısı, ne giydikleri ne taktıkları gibi şeyleri karşılaştırıyor. Bazen kendisinden üstün olduğunu bilinçaltında bilip eleştiriyor. Bazende kendisini daha üstün hissetsin diye karşılaştırma yapıyor ve ne var canım eleştiri yaptık diyor. Erkeklerde bu durum takılan saat, iş hayatında kimin daha üstün olduğu, hangi marka arabaya sahip olunduğu benzeri şekillerde ortaya çıkıyor. Bu tip insanlarda gözlemim sürekli karşılaştırma ihtiyacı hissetmeleri.

Gene kısa yazmadım farkındayım ama hemen bağlıyorum söz. 😊 Benim eleştiri olayına bakışım şöyle karşı taraf bana gelip bu nasıl olmuş, ne düşünüyorsun, nasıl düzeltelim şeklinde sormadığı sürece yani yardım istediğini belli eder bir tavrı yoksa eleştiri yapmamaya çalışıyorum ve yapmıyorum. Sadece benimle bir şeyler paylaşmak istedi o kadar benim ne düşündüğümü merak eden zaten sorar. Eminim yukarıda verdiğim örneklere uygun düştüğüm zamanlar illa olmuştur. Geçmişi hiçbirimiz değiştiremeyiz. Son 7-8 yıldır bu konuya özellikle dikkat edip kişi bana sormadığı sürece kendi düşüncelerimi aktarmıyorum. Neden derseniz madem karşı taraf için iyi bir şey yapma amacındayız. Eğer o sormuyorsa durumla ilgili değişime de açık değildir. Yani benim düşüncelerimi aktarmam ona anlıkta olsa negatiflik veriyor. Üstelik ortamda bir negatiflik oluştuysa bu durumdan bir tek karşı taraf nasiplenmeyecek. Bir kısmıda bana gelecektir. Hadi bunu önemsemeyen biriyiz durduk yere başkasını mutsuz etmekten bir kazancımız olamaz. Kazancım yoksa yapmaya gerekte yok. Bu konuyla ilgili söyleyeceklerim bu kadar, yorum yazmak isteyenler olursa sizin fikirlerinizide öğrenmekten mutlu olurum. Herkese güzel günler diliyorum.

SEVGİLER

Her Başarılı Erkeğin Arkasında...

Herkese Merhabalar 😊
Yağmurlu bir pazar gününde geç yapılan kahvaltı, sonrasında içilen keyif kahvesi, entrümental müzikle okunan kitap. Günümün özeti budur. Sizlerin daha da güzelini geçirmesi temennisiyle konuya başlamak istiyorum. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü her yıl hak ettiği değeri bir tık daha fazla alarak yaşanıyor. Benim gözlemim hem ülkemizde hem de dünyada her geçen yıl farkındalık artışı var. İstenilen ya da olması gerektiği düzeyde farkında mıyız bu tartışmaya hala açık ama ben o konuyla ilgili konuşmayacağım. Gelişme olduğu için huzurlu olduğum noktalar var diyeceğim sadece.

Benim gözlemlediğim olaya gelecek olursak; Benimde takip ettiğim komik paylaşımlar yapan bir sosyal medya içerik üreticisi arkadaşımız 8 mart gününde kadınlar günü mesajı olarak ''Her başarılı erkeğin arkasında... '' sözünü paylaşarak bir ileti paylaşıyor. (sözü özellikle tamamlamadım '' maalesef '' klişeleşen bir cümle herkes biliyordur zaten) Paylaşımı yapan arkadaş zaten gündelik şeylerle dalga geçerek çokta bilgi içerikli paylaşımlar yapan biri değil olması da gerekmiyor o şekilde paylaşım yapmak istemiş bende komik bulduğum için videolarını bugüne kadar izledim. Bunu söyleme sebebim herhangi bir konuda bilir kişi olmadığını anlatmak yoksa kendisini kötülemek gibi bir derdim yok. Onu takip edenlerden bir kadında gayet uygun bir üslupla direk mesaj yazarak kadının erkeğin arkasında olduğu konusuna dikkat çeken mesajını düzeltebilir mi diye bir mesaj yazmış. Buraya kadar bence hiçbir sorun yok birisi kadınlara kötü bir niyet içermeden kadınlar günü mesajı yazmış öteki de metni irdelemiş değişiklik yapabilir mi diye ricada bulunuyor. Asıl olay burada başlıyor bizim ünlü arkadaş önce özel mesaj boyunca kötü niyeti olmadığını anlatıyor karşılıklı bir kaç mesajdan sonra da kadından özür diliyor. Hala sorun yok gibi değil mi? Hah ünlü arkadaş bu mesajların ekran görüntüsünü paylaşınca ve ardından mesajı yazan kadına iğneleyici videolar yollayarak şebeklik yapınca sorunsuz gördüğüm olay benim içinde sorun haline geldi. Madem iyi niyetliydik madem maksat kadına değer vermekti neden açıklama yapıp özür diledikten sonra sonlandırmadın. Toplumsal olarak paylaştığımız şeyi ölümüne savunmak gibi bir huyumuz var. Gerçek alt metni ne olursa olsun bir nokta da bile olsa kadının arka planda göründüğünü anlatan süslü metni kaldırsak ne olurdu. Bence haksız olduğu anlamına gelmez hatta ne kadar nazik takipçisini kırmamış derdim. Haydi kaldırmadın. Neden tüm gece boyunca alay içeren videolar paylaştın. Dilediğin özrün ne anlamı kaldı. Bu yazımı okuyanlar arasında da ama o cümle o anlamda kullanılmıyor şu kastediliyor diye düşünenler illa ki çıkacaktır. Türkçeyi yeni öğrenmiş bir yabancı içinde durum aynı mıdır sizce ya da cümleyi bir yerde okumuş 10 yaşındaki bir çocuk için. Onun bakış açısında düz mantık vardır. Ve bilinçaltında ufak tefekte olsa yer edecektir. Kız gibi yapılan işler, adam gibi olmamız gereken hayat, erkeğin arkasında imajın içeren cümleler, edilen küfürlerin bile bir yerinde kadın vücudu bölümlerine yer vermemiz. Peki bunları hiç kullanmasak bizden sonraki nesillere geçmese ne olurdu. Aslında orada bunu kast ettik yerine direk kast ettiğimiz gibi cümle kursak mesela. Atalarımız baş tacı çok kıymetliler ama bazı klişeleri irdelemek gerektiğini ve sadece bize hizmet edenleri kullanmak gerektiğini düşünenlerdenim.

Söylemek istediğim bir konu daha var. Kadınlar Günü haydi kadınlar eşit olsun diye başlatılan bir uygulama değil. 8 Mart 1957 tarihinde ABD'nin New York kentinde bir tekstil fabrikası grevinde polisin saldırarak fabrikaya kilitlediği 40.000 kadından 120'sinin çıkan yangın sonucunda hayatını kaybetmesi olayı gerçekleştikten yıllar sonra Birleşmiş Milletler kararıyla 1921'de Dünya Emekçi Kadınlar Günü ya da Dünya Kadınlar Günü olarak kabul görmüştür. Üstelik Birleşmiş Milletler kendi sitesinde bu olayla bağlantılı olduğuna dair bir açıklama yapmamıştır. Bütün tarihi kısımları ayrıntılı yazmadım. Arada kalan yıllarda özel alanlarda kutlama yapılıp sokaklara taşındığı oluyor. Bu olayın bilincinde 8 Martın daha anlamlı olduğu fikrindeyim naçizane.

Dip not: Paylaşımı yapan sosyal medya kullanıcı arkadaşa bir garezim yoktur. O yüzden isimde vermedim yorum olarak ona fikirde yazmadım. Eminim söylediği gibi bir anlam kast ederek yazmıştır cümleyi. Daha ince bir detaya değinmek istediğim için yazıyı yazdım. Kişiye karşı bir eleştirim yoktur. Genele hitap etme isteğiyle yazdığım bir yazıdır.

SEVGİLER

Yorgunluk Mu, Durgunluk Mu?

Herkese Merhabalar 😊
Kişi en iyi kendisini tanırmış. Hayatımın bazı dönemlerinde ara verdiğim ve buna ihtiyaç duyduğum zamanlar olmuştur. Ara ara internete girmeme rağmen az önce fark ettim ki en son 1 ay kadar önce yazmışım. Buna baya şaşırdım. Halbuki daha bir iki gün geçmiş gibi. Olayları irdelemek en sevdiğim 😊. Bende fırsatı bulmuşken kaçırmadım tabi.
Nasıl oldu da fark etmedim. Yazmayı sevmiyor muyum? Yoo buraya yazmayı hala çok seviyorum. Hala beni rahatlatan bir şey. Vaktim mi yok? Bir iki gün belki ama sonrasında baya vaktimde vardı. Hatta bir kaç kere izlediğim fantastik filmleri tekrar izlemekle geçirdim bir çok geceyi. Bugün kitap oku. Bugün cicozla ilgileneyim. Bu hafta sonu hava çok güzel tüm gün amaçsızca yürüyeyim derken sizden uzak kalmışım. Hayatın telaşından mı yorulmuştum yoksa durgunluk olarak nitelendirebileceğim bir dönem miydi bilemedim ama bana oldukça iyi geldi. En büyük lüks insanın yaşamak istediklerini kendisinin seçmesidir. Bu lüksü kendime sunduğum için oldukça mutluyum. Buraya uğramama pahasına bile olsa kendi seçimim olduğu için huzurluyum. Hani kendimize koyduğumuz kurallar var ya. Yapmadığımız şeyler için üzülmek ama hala yapmamaya devam etmek. Ben bunu bolca yapan birisiydim. Geçen zamana üzülür bunları kuruntu haline getirir düşünür ve düşünürdüm. (Bahsettiğim şey tembellik noktasına gelen davranışlar değil hemen belirtmek istedim.) Huzurlu zaman geçirdiysek o arada neyi yapmadığımızın ne önemi var. Yorgun muydum durgun mu bilemedim. Neyse bu sayede geri dönüş heyecanı yaşamış oldum. Okuyan herkese sevgiler tekrar yazmanın güzelliğinin verdiği hislerle ben yazımı bitiriyorum.

SEVGİLER