Dinlediğimiz Müzik Hayatımızı Etkiliyor Mu?

Herkese Merhabalar 😊
Hafta sonu eğlencesinin ardından orta şekerli pazartesi geldi şükür. Bugünkü yazımda hem kendimde inandığım bir noktadan bahsedeceğim hem de bir sonraki 2 yazıma hazırlık yapacağım. Güne başladığımız enerji, ağzımızdan çıkanlar, sürekli tekrarlanan kelimeler, rutinlerimiz vs vs hepsi hayatımızın ilerleyişi üzerinde etkili oluyor. Güne güzel başlamak kontrol edilebilir bir durum. Kelimelerimize dikkat edelim. Rutinlerimiz için 21 gün kuralını takip edelim istediğimiz gibi değiştirelim. Bunların hepsini kontrol ettik diyelim. Peki biz farkına bile varmadan ezberlediğimiz şarkılar var onlar ne olacak. Hepimiz söz yazarı değiliz sonuçta. Hem ne dinlediğimizi kontrol edemediğimiz zamanlar oluyor onlar ne olacak.


Böyle söyleyince ya da düşününce paranoya türünde bir durum varmış gibi görünebilir. Aman napalım onlar söylüyor biz dinliyoruz diyebilirsiniz. Bende zaten her saniye ne dinlediğimi kontrol edemiyorum. Gittiğim kafede, avmde, sürekli dinlediğim radyoda ne çalıyorsa dinliyorum. Ama kontrol edebileceğimiz anlar var. Özellikle sıkıcı uzun yolculuklarda müzik dinleme alışkanlığınız varsa benim gibi en azından onlara dikkat edebiliriz. Evde kendimiz çaldığımız şarkı listelerini daha dikkatli oluşturabiliriz. Tamam kontrole karar verdik ama neye dikkat edeceğiz.

Benim ilk dikkat ettiğim hüzün telkini veren müzik türleri. Arabesk müzik buna örnek olabilir mesela bunun haricinde aşırı dram içeren türküler, uzun hava diye tabir ettiğimiz kara bahtım kem talihim hipotezimizi destekleyen şarkılar. Ben zaten bu tipte müzikleri dinlemiyordum. Bu tip müzik dinleyenlerin en çok tutunduğu görüş ama beni rahatlatıyor. Aslında bizi rahatlatmıyor. Geçmişte yaşadığımız olay neyse zaten yaşadık ve bitti şu anda ne yaptığımız bu yaşananın devam edip etmemesine neden olacak şey. Rahatlattığını düşünmemize sebep olan şeye gelelim. Beynimiz, hücrelerimiz ve organlarımız rutin sever. Aynı frekansta olaylar yaşayıp aynı frekansta devam ettirmek onlar için en iyi şey. Geleceğinde aynı olması bizim için iyi mi peki? Bunları yazdıktan sonra parantez açmak istediğim bir nokta var. Türk halk müziği türünde benimde dinlediğim dram telkini vermeyen müzikler mevcut. Geçmişteki aşkları anlatan söz yazarları var. Hatta şenlikli oynamalı gülmeli tipte olanlar bile var. Arabesk tipte önerecek bir şarkı tipine ben denk gelemedim bilen varsa yorumlara eklesin belki ben bilmiyorumdur.😊

Dikkat ettiğim ikinci nokta dinledikten sonra bana ne hissettirdiği. Şarkı bittikten sonra bende moral olarak düşmüş mü hissediyorum yoksa yüzüme gülümseme getiriyor mu. İlla gülümsetmesi şart değil aslında huzurlu hissettiren enstrümantal müziklerde benim için dinlemeye değer olanlardan.

Son olarak sadece enteller dinler benim başımı ağrıtıyor şeklinde dışlanan klasik müzik var. Ben severek dinliyorum zaten dinlemeyen ve şans vermeyen biriyseniz deneme adına bir kaç kere şans verin derim. Onun haricinde beyin gelişimine, konsantrasyona olan etkileri zaten bilimsel olarak kanıtlanmış olan bir müzik türü normal zamanlarda dinlemiyorsanız bile ders çalışırken yaratıcılığınızı ortaya koymanız gereken zamanlarda tercih etmeniz iyi olacaktır. Öğretmenlik yaptığım zamanlarda öğrencilerimize dinleterek etkisini direk deneyimlediğim için bu kadar net öneriyorum. Aklıma gelenler bu kadar ikinci yazımda 528 hz akort edilerek çalınan müziklerden bahsedeceğim şimdilik benden bu kadar.

SEVGİLER



#Günün Olumlaması 4

 Herkese merhabalar😊
Günün konusu benim için sağlık haydi olumlama yapalım.






SEVGİLER

#Günün Olumlaması 3

Herkese merhabalar😊
Bugünün olumlamaları ülkemizi içeriyor. Hep birlikte daha güzel günlere uyanmamız dileğiyle.






SEVGİLER


#Günün Olumlaması 2

Herkese yeniden merhabalar 😊

2 gündür kendimi belgesel izlemeye kaptırdığım için söz verdiğim gibi günlük paylaşmadım kusura bakmayın. Geç olması hiç olmamasından iyidir deyip günün olumlamalarını yolluyorum.





SEVGİLER

#Film / Belgesel - Ne Biliyoruz Ki? (What The Bleep Do We Know?)

Herkese Merhabalar 😊
Yaklaşık 3 gündür buralarda olmama sebebimle karşınızdayım. Neden bu kadar uzun sürdü bende bilmiyorum ama belgesel - filme vakit ayırmak istedim o yüzden her gün iş çıkışı birer kere olmak üzere iki gün boyunca izledim. Notlar aldım. Notlarımı buradan başka bir yazıda paylaşırım umarım. Bu sefer izlediklerimi sindirmek adına bu vakti ayırmam bence gerekliydi. Biliyorum gene çene yapıp konuya geçmiyorum😊. Haydi başlayayım o zaman.

Orjinal ismi: What the bleep do we know?
2004 yapımı 2 film bir kitaptan oluşan bir yapım var arkasında. İlk defa 2006 da gösterime giriyor. Benim filmle tanışmam 2010 yılında bir kitapçıda dvdsini görerek oldu. Hem okuduğum okul hem de ilgim olduğu için kuantum fiziğini yorumlayan filmler izlemeyi seviyorum. Bu amaçla aldığım dvdyi o yıl izleyip baya beğenmiştim. Uygulamaya geçti mi (hayır) işte bilgi ve bilinç farkı. Filmde bilim ve felseyi birleştirerek ruh, bilinç gibi kavramlar açıklanıyor. Çeşitli üniversitelerden ve çeşitli branşlardan 10dan fazla bilim adamı herkesin anlayacağı kadar basitleştirerek bilimle insanlığın sorularına yanıt arıyor. Biz kimiz, hayattaki amacımız, şanssız, mağdur, kader kurbanı nedir, kader kimin ellerinde bunlar benim aklımda kalan sorular.

Filmin konusu: Eşi tarafından nedimesiyle aldatılan fotoğrafçı Amanda (Marlee Matlin) anti deprasanlarla gününü ancak bitiriyor. Umutsuz ve karamsar hayatına kendinden nefret ederek devam ediyor. Şans eseri karşılaştığı bir çocukla başlayan hikayesinde neden zor duruma düştüğünü ve kendisini buluyor. Adım adım hayatını irdeyip rüyalarınında etkisiyle gerçek nedir hayatın düzeni nasıldır sorularına yanıt buluyor. İlk filmin sonunda tavşan deliğinde ne kadar aşağı inmek istersin sorusu Amandaya yöneltilerek ikinci film olan What the bleep? down the rabbit hole filmine gönderme yapılıyor. İkinci filmde konu aynı ama bilimsel temeller bir çıt daha detaylı anlatılıyor. Gene 2010da izlemiştim.

3 gün kadar önce bilgisayarda bir programım çalışmayınca hard diski karıştırırken tekrar izlemeye karar verip tekrar tekrar izledim. Çokta iyi oldu. Sizde kişisel gelişimcilerin bilimsel dayanağı var mı acaba diyenlerdenseniz izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum. İzlemeden önce küçük bir dip not din kavramı, insanların dini yorumlama biçimleriyle ilgili benimde tamam budur demediğim yorumlar var filmde. Bu anlamda olabildiğince açık fikirlilikle izlemenizi tavsiye ederim. Bende öyle yaptım bilgi kısmını ve beğendiğim yorumları aldım. Benim onaylamadığım kısımları kendi yorumlarımı getirerek düşündüm.

Kitabını hiç okumadım çünkü ne zaman aklıma gelse araştırsam bulamadım. Ama okuduğum bir kaç yorumda kitap ve filmler arasında ki tek farkın örnekler olduğu yazılıydı. Gene de bir şekilde karşıma çıkarsa okumayı çok isterim.

Kendi adıma bu sefer öğrendiklerim bilgi olarak kalmasın diye uygulama kararları aldım. 2. Filmi de yakın zamanda aynı şekilde notlar alarak izlemeyi planlıyorum.

Orjinal sitesi: http://www.whatthebleep.com/

Resim

Sevgiler

#Günün Olumlaması 1

Herkese Merhabalar 😄
Olumlama benim günlük olarak yaptığım ve kendimi iyi hissettiren bir gelişim egzersizi. Buraya her gün örnek olumlama koymak istedim. Böylece hem kendimi motive ederim hem de sizlerinde okuyarak olumlama yapmasına yardımcı olmuş olurum.







Sevgiler

Bugün Günlerden Cicoz

Herkese merhabalaar😊
Bugünün konusunu benim kızım cicoz oluşturuyor. Yanda gördüğünüz fotoğrafı eve ilk geldiği günden, ki bu 3 yıl kadar önceydi. Çocukluğumdan itibaren evimizde her daim bizimle yaşayan hayvanlarımız oldu. Hem hayvanları çok sevdiğim için hemde onlar olmadan evi boş hissettiğim için benim evimde her daim yerleri vardır. Cicozla 3 yıldan biraz fazla bir süredir aynı evi paylaşıyoruz. 2 yaşında bir de kuşum (muhabbet kuşu) var ismi cimi ama ondan bugün bahsetmeyeceğim. Cicoz benim beslediğim 3. tavşanım. Daha öncekilerde ailemle yaşadığım için bilmediğim bir sürü şey varmış. Cicozla birlikte okullu oldum ve her şeyi yaşayarak öğrendim. 😄 Öncelikle cicoz lop cinsi yani hollanda tavşanı özellikle büyüdükçe görüntüleri küçük bir köpeğe benziyor. Buda eve gelip gören arkadaşlarım aaa köpek dediği zaman benim açıklama yapmama neden oluyor. Bu cinsin en önemli özelliği düşük kulaklı olmaları.


Söylemeye çalıştığım şeyin bu fotoğrafından anlaşıldığını düşünüyorum. Tavşanlar sayıca çok fazla üremelerine rağmen 5-6 aylık olana kadar olan sürede çok dikkat etmek gerekiyor. Mideleri çok hassas olduğu için bu süreçte sadece paket yem vermek ve çok fazla ilgilenmek durumunda kalıyorsunuz. Aman yel almasın diye yaz gününde bile pencere yanından kaçırmışlığım vardır. Tavşanlara tuvalet eğitimi verilebiliyor. Uğraşmak gerekse de bu çok önemli. Bir kere eğittin mi kafesi haricinde hiç bir yere yapmaz mesela. Kafesinde de sürekli aynı köşeyi kullanır. Bu huyu sayesinde kafesini temizlemek kolay oluyor. Kafesi dediysek minik bir şey hayal etmeyin. 120 cm eninde 2 katlı bir kafesi var. Bu 3 yaşam alanı, kızım büyüdükçe kafesini de büyüttük. Koku yapmayan silikon kum kullandığım için her gün kafes temizlemem gerekmiyor. Günde iki kere yemini kontrol ediyorum. Genelde sabah akşam. Tavşanlar gece aktif olup neredeyse tüm gün uyudukları için. Aç kalma ihtimali olmuyor. Cicoz yiyeceği şeyi seçen bir hayvan sürekli paket yem yemez yem kabını devirir. Önünde yeşillik varsa ve paket yem istiyorsa yem kabını kafes içinde sürükler. Ekmek yemek istiyorsa ya da dışarı çıkmak istiyorsa kafesin içinde zıplar. Benim her tavşanım için farklıydı bu durum. Cicoz için sevgi gösterisi el yalamak en sevdiği şeyde kafasının kaşınması. Tüy döktüğü zamanlarda günlük tüylerinin taranması gerekiyor. Normalde haftada bir nadiren iki tarıyoruz. Gene küçükken çok dikkat ettiğim bir konuda kemirme huyu. Tavşanlar illa bir şeyi kemirmek ister. İçgüdüsü bu ama kablo konusunda eğittik şükür. Bizimki çıkacağı zamanlarda etrafta kağıt bırakıyorum. Birde şu japon yemek yeme çubuklarından. Onları kemiriyor. Tabi ki konu tavşansa kendi haline bırakamazsınız dışarıda olduğu her an uzaktan göz hapsine alıyorum.


Elle tutulmak, kucakta taşınmak cicoza isteyipte öğretemediğim tek şey galiba. Kendi isteğiyle gelmesini beklemek zorundayız. Dışarı çıkacak keyfince gezecek hoplayıp zıplayacak ki bir ara yanıma gelip kafasını kaşıtacak.😀 Ha birde kafese girme işi var onuda canı istediğinde ya da acıktığında yapıyor. Evini kafesi olarak benimsediği için sürekli dışarıda olmakta istemiyor zaten. Gezdikten sonra uzanmasına yayılmasına kafesinde devam ediyor benim kızım. Tavşanlar çok özel hayvanlar bence anlatacağı her şeyi davranışlarıyla belli eden alışkanlıkları olan ve kolay kolay değiştirmeyen hayvanlar. Sanırım söyleyeceklerim bu kadar. 
Sevgiler 

Enerjimi Yidiler?

Konu başlığını oldukça uzun bir zaman önce açmıştım. Konu hakkında o zaman yazmış olsaydım emimin farklı şeyler yazardım. Demek ki uygun zaman bugünmüş. Hayata ortalama olarak bir yıldır standart bir enerjiyle devam ediyorum. Öncesinde de sinyallerini almışım ama o zaman fark edememiştim.

#Film - Westworld - 1973

Herkese merhabalaar😁
Haydi dizi dosyamın bekleyen yıldızı Westworld'ün 1973 yapımı çıkış filmi ile tanışalım. Zebil sepet takip ettiğim yabancı dizi var. Her şeye vakit ayırmaya çalıştığım için dizi bir türlü izlenemiyor. Vakit bulunamadı yani. Madem izleyemiyorum bari 1973 yapımı film haliyle başlayayım dedim. Bugün taze taze izledim. Taze taze yorumlayalım bakalım.

Bilim kurgu, western mini minnacık gerilim bir tutamda aksiyon içeriyor. 70'ler düşünülerek izlenildiğinde bence harika bir film. Evet sene 2016 olunca teknoloji farklı filmlere bakış açımız farklı eleştirel bakarsak çok sorun bulunur. Ben film izlerken illa bir senaryo bütünlüğü arıyorum. İzlerken eee buna zemin hazırlanmadı, eee sebep belirtmediler, buna nasıl geçiş oldu dediğim noktalar oldu. Ama ben izlediğim tüm filmlere, dizilere böyle davranırım. Hatta neler olacağını tahmin ederim. Ama bu filmi izlerken 40 yıl önce çekildiğini ve 1 buçuk saatlik bir film olduğunu sürekli kendime hatırlattım. Ve çok beğendim. Konu orjinal bir kere 1000 dolar karşılığında zamanın zenginlerine hayallerinin tatilleri satılıyor. Bir çeşit oyun parkı içinde Roma, orta çağ ya da vahşi batıdan birini seçip insan görünümündeki robotlarla yaşama deneyimi sunulan filmde vahşi batı teması en sık gördüğümüz tema. Filmde açıklanmayan bir sebepten ötürü robotlar kontrolden çıkıyor ve risksiz macera gibi görünen film ölüm kalım savaşı halini alıyor. İzlemeden önce araştırmayı çok sevdiğim için öğrendiğim bilgileri de paylaşıp yazımı bitireceğim. Filmin terminatör filmine kaynaklık ettiği söylentisi var. Devam filmi Futureworld 1976 da çekilmiş. Onunla ilgili harika şeyler okumadım ama merak işte ben onuda izleme listeme ekledim. Başrol oyuncusu Yul Brynner'in filmde çok az görünmesi benimde dikkatimi çekti. Toparlamak gerekirse filmi çok sevdim. Yeni dizim olması için heyecanlandığım Westworld dizisi öncesi iyi ki izlemişim dediğim bir film oldu. İzleyecek olanlara şimdiden iyi seyirler


SEVGİLER

Resim internetten alıntıdır.

Olumlama Yaparken Dikkat Etmemiz Gerekenler !

Herkese merhabalar🙃 Daha önce olumlama ile ilgili bir yazı yazmıştım. Benim sevdiğim ve günlük olarak yaptığım bir kişisel gelişim egzersizi. Olumlama ile ilgili bundan sonra bloga ancak olumlama kartı eklerim arada diye düşünüyordum. Yazıya gelen bir yorumla birlikte tekrar düşündüm🤔. Aslında bende ilk olumlama yapmaya başladığım zaman bazı noktalarla ilgili minik detayları atlıyormuşum. Uzunca bir süre olumlama yaptığımı zannederek hala negatifi ya da uzak hedefleri zihnime gönderip durmuştum. Bende yapılabilecek ufak hataları yazmak istedim. Umarım beğenirsiniz. Ha bu arada merak edip okumak isteyen olursa ilk yazımın linki. Bu yazıda tekrar olumlama nedir açıklamasını yapmayacağım.

Gelelim olumlama yaparken dikkat etmemiz gerekenlere;

1) Olumlama cümlenizi 'istiyorum' ile bitirmekten kaçının.
istiyorum içeren cümleleri istemekle kalabilirsiniz. Evreni onay veren gibi düşünün. Onun yerine sahibim, hak ediyorum, -ebilirim, niyet ediyorum, başlıyorum, başarıyorum gibi kalıplarla bitirebilirsiniz.

2) Yapmak için yapmayın. Evet başlarda siz olumlama yaparken egonuz bir köşeden konuşacak belki inanmayacak. Lakin olumlama yaparken hissetmeniz çok önemli sırf cümleleri kurayım da içimde hiç inanmıyor ama olsun 40 kere söyledim olur diye düşünmeyin. Her seferinde söylediğiniz yeni cümleye inanmaya çalışın. Mümkün olduğunca zihninizden gelen sese kulak vermeyin. Bir süre sonra egoda yeni düşünce sistemine alışacak hatta olumlamanız için size destek verecek.

3) Hemen vazgeçmeyin. 2-3 gün yaptıktan sonra amaan daha çok mu uğraşacağım bir şey olduğu yok zaten düşüncesiyle vazgeçmeyin. Ben bunun için internette sıklıkla rastladığım bir resmi paylaşmak istiyorum. Benim kuracağım bir sürü cümleden daha iyi açıklayacağını düşünüyorum.

4) Olumlamanız net olsun. Belirsizlikler olmasın. Yani cümlenizi herkes aynı şekilde anlamalı.

5) Cümlenin öznesi ben olsun. Başkasının yerine olumlama yapamassınız. İnsanlar beni sevsin yerine Ben sevilmeyi hak ediyorum deyin. 

6) Geçmiş ya da gelecek zamanda olumlama yapmayın. Geniş ya da şimdiki zamanda cümleleriniz olsun. Ben zengin olacağım yerine Zengin olmayı seçiyorum olabilir. Gelecek zaman geniş bir tanımdır evren için en uygun zaman şu andır.

7) İstiyorum kadar tehlikeli bir de istemiyorum var. Parasız kalmak istemiyorum. Hasta olmak istemiyorum./ Sağlıklıyım, Para hayatıma akıyor.

8.) Son olarak olumlamalarınızla hayat tarzınız birbirinin tam zıddı olmasın. Her gün 10 dakika olumlama yaparken 1,5 saat arkadaşınızın maddi sıkıntılarını dinleyip birde ona hak veriyorsanız. Evrene giden sinyalinizi siz benden iyi anladınız bence. Aaaa bu kızda iyice abarttı arkadaşlarımızı da istemiyor. 😀 Konuyu değiştirebilirsiniz. İlla anlatacak mı en azından bende de öyle diye negatifi pekiştirmeyebilirsiniz. Zaten siz parasızlığını dinleyince onun hayatı kurtulmayacak bari sizin parasızlık kodunuz pekişmesin 😉. 

Hiçbir şeyi atlamamaya çalıştım umarım gene sonradan aklıma gelipte 3. olumlama yazımı yazmam. Olumlama yapan herkese şifa olsun.

SEVGİLER

2. resim internetten alıntıdır.

Yoga Yapmak Günah Mı?

İş güç günlük yaşamın telaşı derken hepimiz bazen günü yorulmuş bitmiş ya da sinir küpü şeklinde kapatıyoruz. Hepimizin rahatlamak, stres atmak ve enerji toplamak için farklı yöntemleri var. Kimimiz düşük enerjiden müzikle kurtuluyor. Kimimiz birilerine

Olumlama (Afirmasyon) Tekniği Nedir?

Herkese merhabalar😊 Yaşamın başladığı günden bittiği güne kadar her yeni günde yeni şeylere sahip olmak isteriz. İstediklerimizin kimi bize yakın kimi ise çok uzak görünür. Peki evren sonsuz ve sınırsızsa neden bazı isteklerimiz hemen olabilirmiş gibi görünürken diğerleri uzak görünür. Hedeflerin uzak görünmesinin sebebi daha önce aldığımız bir kararın bilinçaltımıza kaydedilmesidir. Kaydettiğimiz kararı egomuz var gücüyle savunacaktır. Buda zaten uzak görünen isteğimizin tam zıddı bir frekansı evrene yayacaktır. Ego ile ilgili yazımı okumak isterseniz tıklayın. 



Olumlama; Bilinçaltımıza yerleşmiş olan negatif kalıpların pozitifleriyle değiştirilmesi için kullanabileceğimiz tekniklerden birisidir. Bilinçaltımızdaki kalıp değiştiğinde daha önce isteğimizin olmaması için kafamızın içinde konuşan ego bu defa olabilirliğini telkin edip bizi yüreklendirecek.

Gelelim bu tekniği nasıl uygulayacağımız konusuna. Yeni bilincimizi yaratmak için istediğimiz olayı içeren pozitif cümleleri yazarak başlıyoruz. Cümleleri kendiniz yazmanız daha etkili olacaktır. Ay yok ben bulamıyorum derseniz. Pozitif olan özlü sözleri de kullanabilirsiniz. Ben kendiniz yazdığınızı düşünerek devam ediyorum. Bu cümleleri en az 21 gün boyunca bilinçli bir şekilde tekrar ediyoruz. Cümleleri tekrarlarken meditasyonla birlikte yapmak etkisini arttıracaktır. Meditasyon yapmak istemesseniz gün içinde istediğiniz bir zaman diliminde yapabilirsiniz. Sabah uyanır uyanmaz, dişlerimizi fırçalarken, araba kullanırken, tam uykuya dalmadan önce, duş alırken, yemek yaparken örnekleri çoğaltmak mümkün.



Son olarak Louise Hay'in Cherly Richardson ile birlikte yazdığı 'Olağanüstü Bir Hayat Yaratabilirsiniz' adlı kitabından birkaç olumlama cümlesini size yol göstermesi için paylaşmak istiyorum.
-Kendimi seviyorum.
-Beni sadece iyi şeyler bekliyor.
-Güvendeyim.
-Hayat beni seviyor.
-Her gün daha sağlıklı oluyorum.
-Ben şifalandırılmaya değerim.
-Hayatım çok güzel ve huzurlu.
-Düşüncelerimi değiştirmek kolay ve rahatlatıcı.
-Beni takdir eden insanlarla çalışıyorum.
-Gelirim sürekli artıyor.

 Olumlama yaptım olmadı diyenler olabilir. Hiç bir teknik masallardaki sihirli değnek gibi aynı saniye içinde yeni bir gerçeklik yaratmaz. Unutmayalım ki şu ana kadar yaşadıklarımızı bilinçaltımız gün gün belirli bir frekansta yayın yapan zihnimizin yansıması. Farklı bir frekansta yayın yapmaya başladığı zamanda olaylar yeni frekansa göre düzene girecek, bize istediğimiz şeyleri getirecektir. Yıllar içinde oluşturduğunuz düzenin değişmesi için kendinize yeterli zaman tanıdığınızdan emin olun.


SEVGİLER

#Çekiliş - Sosyal Medya Kafenin Tablet Çekilişi

Herkese merhabalar 😀 Duyanlar duymayanlara anlatsın. Sosyal medya kafe adlı blogun tablet çekilişi var. Ben şansımı denedim.(bana çıksın bana çıksın bana çıksın.) Şaka şaka ben şansımı denedim sizlerde deneyin derim. Belki size çıkar. Katılmak isteyenlere linkleri vereyim hemen.

Blogun kendisi: sosyal medya kafe

Etkinlik Linki

Başlangıç Tarihi: 24.12.2016

Bitiş Tarihi: 24.01.2016

Şimdiden bol şanslar.

SEVGİLER

Dilekleri Napacaz Atsan Atılmaz Satsak Mı?

Kimimiz hiç olmayacak şeyler istiyor. Kimimiz istemekten korkuyor. Nedir bunun ortası? Küçükken dileklerin gerçekleşmesi konusunda daha az bilgiye sahip olduğum için istemek daha kolaydı. Sizin fikriniz neydi bilemem ama ben Alaaddinin hikayesine inanan bir çocuktum. Bana hikaye nasıl anlatıldıysa artık

Ya Affetmemize Onlar İzin Vermiyorsa?

Herkese tekrardan merhabalar. Azıcık canım sıkkın kafasını karıştırdıklarım olursa ya da uzun yazarsam okurken sıkılırsanız şimdiden kusura bakmayın. 29 yaşındayım bu yaşıma kadar türlü türlü ortamlara girdim. Bazı ortamlardan can dostlarımı edindim, Bazılarından arkadaşlık kurdum ama devam etmedi , bazılarından da güzel dostluklar kurduğumu sandım ama aramız benim ya da onların sebebiyle bozuldu. Zaten bir insanla aran bozulduysa bence kimin sebep olduğu olayın ne olduğu çok önemli değildir. Sen ya da o biriniz kusura bakma der hayatlarınıza devam edersiniz. Yani ben son 10 yılımı böyle geçirmiştim. Suçlu suçsuz aramadan pardon demeyi bildim hep. Her tanıştığım kişinin benimle aynı düşünmesi aynı olması şart değil deyip oldukları gibi kabullendim arkadaşlarımı. Onları değiştirmeye çalıştığım nafile zamanlar olduysa da (minik çabalar) olmuyorsa ne hissediyorsam saklamadan yüzlerine söyleyip noktalamak oldu yaptığım. Her şey güzel gidiyor derken 2015 sonlarında benimde aşamadığım durumlar oldu. Bir olaya ne kadar değer verirsen o kadar canını yakar. Kimseye kin besleme ne olduysa oldu. Görüşmezsin olur biter. Sadece kendin için yaşa. Bunlar benim kendime telkinlerim işimi gördükleri bir sürü durum oldu. Kötü şeyler yaşansa da hep düzgün noktaladım arkadaşlıklarımı. Ne olduysa 2015 sonunda iki ayrı arkadaş grubundan görüşmeyi sonlandırdığım iki ayrı arkadaşta oldu. Bugün canımı sıkan bir tanesi.  Herkesin hoş görmediği bazı huylar vardır. Benimde var, Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol. Bir arkadaşım bana kendini farklı anlatmıyorsa yaptığı şeyi onaylamasam da onu sırtlar el üstünde tutarım. Ama hem yaptığı şeyi onaylamıyorum hem de bana kendini farklı anlatıyorsa o zaman kendimi tutamıyorum. Olduğu gibi anlatsa yargılamaz devam ederim halbuki. Benim düşüncelerimi tutmamak gibi başımın belası bir huyum var. İçi dışında diyenler oluyor. Mesela yalandan ay kıyafetin yakışmış demem diyelim ki dedim fark etmeden ağzımdan kaçar beğenmediğim bir süre sonra. O yüzden ne hissedersem söylerim. Bu kişiyle de böyle bir arkadaşlığımız oldu. O bir arkadaş grubunda anlatıyor bende ne hissedersem söylüyorum. Bir zaman sonra baktım ki benim en yakın arkadaşım ilan etmiş kendisini sürekli görüştüğüm arkadaş grubuma dahil oldu. Hatta ara ara değer verdiğim grup arkadaşlarım hakkında bana konuşuyor. (bu durumu canımı sıkıyor) O kadar yoğun çalışıyoruz ki hiçbirimiz irdelemiyoruz. Ya da ben öyle sanıyorum. Aynı kişi meğer hem kendini yakın arkadaşım ilan ediyor hem de benim söylediklerime bozuluyormuş. İçinde büyütüp duruyormuş. Madem bana kırılmıştın neden yakın arkadaş ilan ettin. (bu anlamadığım ilk durum) Bir süre bunu kendi içinde devam ettirip sonra gruptan başka bir bayana anlatıyor (acıtasyon). Hatta ona da öyle davrandığımı belirten olaylar seriyor önüne. (böyle bir şey yok) Neyse bir şekilde bana kadar gelince bende konuşma gereği hissettim hatta haklı haksız fark etmeden kusura bakma deme alışkanlığım olduğu için ona da olduysa bile kusura bakma dedim. (böyle bir durum olmadığını ona da belirttim) Bana göre olay bitmişti. Bir yerde karşılaşırsak merhaba derdik başka iletişim kurmazdık. Öyle olmadı tabi. Hemen toplu buluşma organizasyonu düzenlenmiş. Daha yeni noktaladığımı düşündüğüm insanla karşılaşmama durumu istemediğim için katılmadım. İpler bu noktadan sonra benim kontrolümün dışında koptu. Buluşmaya katılmayışımı kişiselleştirip diğer arkadaşlarımı doldurdu. Hatta haksız olduğumu kabul edip özür dilemişim ondan. (Haklı olmadığını belirttiğime eminim) İyi niyetli kusura bakma lafım ellere ayaklara kapanmalı bir özür dilemeymiş meğerse. Yakınım olduklarını ve beni iyi anladıklarını düşündüğüm insanlara ortalama bir açıklama yaptım o kadar. Daha sonra anladım ki yeterli olmamış ya da diğer arkadaş tüm enerjisini bu konu üzerinde harcayıp baya da mesai harcayıp konuşmaya devam etmiş. Bir anda en sevmediğim durum içindeydim. En yakınlarıma kötüleniyorum. Sürekli benim hakkımda konuşuluyor. Sadece ben değil bulunduğum ortamda olmayan hiç kimsenin konuşulmasından hoşlanmam. Normalde bir buluşulurken 5 buluşulup her sosyal paylaşım sitesinden paylaşılıyor. Devam eden tedaviminde sebep olmasıyla ben bu olaylarla ilgilenmeyi bıraktım. Kim ne isterse yapsın kadar rahat bir alana geçtim. Aslında geçmemişim öyle sanmışım. Bu karmaşa yüzünden en yakınım diye tabir ettiğim arkadaşımla bir türlü görüşemiyoruz. Sadece telefonla konuşuyoruz.(1 buçuk iki ayda bir) Ama eskisi kadar paylaşım yok. Üzerinden 1 yıldan fazla geçen olayın kapanmasını beklersiniz değil mi? Nedense öyle olmadı hala yakın arkadaşımın sosyal medya paylaşımlarına gizli öznesi ben olan yorumlar bırakılıyor. (bu anlamadığım ikinci durum) Bir diğer yakın arkadaşımla sayesinde selam bile vermiyoruz. Ne büyük kin var ne büyük nefret ne yapmış olabilirsiniz ki aradan 1 buçuk yıl geçmesine rağmen hala sizi konuşur bir insan. Gerçekten anlam veremiyorum. Ve soruyorum kendi kendime. Olayı kapatıp kendi içinizde onu ve kendinizi affetmek istiyorsanız ve inatla affetmenize izin verilmiyorsa ne olacak. Ben çözüm üretemiyorum. Bu beni üzüyor açıkcası. Ne desem bilemeden yazımı bitiriyorum. Görüşmek üzere.

SEVGİLER

En Çok Satan Kişisel Gelişim Kitabını Aldık Şimdi Ne Olacak?

Herkese merhabalar😃
Kitap okumayı çok severim. Televizyon yerine kitap bana yeter diyenlerdenim. Sıklıkla kişisel gelişim kitabı okumayı tercih ediyorum bana keyif veriyor. Yazı da benim bu kitaplardan çıkarımlarım üzerinde olacak.

Bu tür kitapların arka kapağında hep vurucu bir giriş olur ve güzel güzel vaatler verir insanlara. Yazar kaos diyebileceğimiz bir hayattan çıkıp milyoner olmuştur. Bir anda hayatı değişmiştir falan. Benim aklıma gelen örnekler şöyle; yazar ya tüm çocukluğu boyunca babasından dayak yemiştir, ya kredi batağına düşmüştür

Bu Kafamızın İçindeki Seslerde Ne Ola Ki?

Evde, sokakta, yalnızken, bir arkadaşımızla birlikteyken hatta bazen rüya olup karşımıza çıkar bu iç ses. Çeşitli konularda konuşur. Bazen bizi yargılar, bazende en yakın dostumuzdan ailemizden daha sıcak davranır. Nasihatler verir, uyarılar verir, kıskançtır aynı zamanda samimidir. Kimdir bu konuşan? O an yaptığımız işi destekler konuşursa kendimiz olduğunu düşünürüz. Destek görmüyorsak sol yanımızdaki melek işte deriz. Ay hatta şeytan aklımıza fitne sokuyor pissss :). Peki içimizde dönen  bu teatrallik de nedir?